Kayıtlar

bağımlılık-sihirli değnek- karanlık

     Hayatta bazen ne yapacağımı ve nasıl hissedeceğini bilmezsin, kafan karışır ve doğru - yanlış kavramını kaybedersin, çözüm üretemez ve o karanlığın içinde kaybolursun. Etrafından yardım beklerken, etrafının yardıma ihtiyacın olduğunu bile fark etmez. Sonra hayata sığınırsın ama hayatta bu konuda pek yardımcı olmayacaktır.   Çıkış yolumu kaybettiğimi, boğulduğumu ve kendimin kötü versiyonunu kabul ettikten hemen sonra bir sihirli değnek dokundu bana. Tekrar hissedebileceğimi, gülümseyebileceğimi, geç kalmadığımı ve geç kalmak için henüz çok genç olduğumu ve bir süre daha olacağımı hissettirdi.   Hissettirdi fakat bu duygu uzun sürdü mü ? Ya da devamlı mıydı ?   Bilmiyorum...   Bildiğim tek şey insanların uyuşturuculara alkole neden bu kadar bağımlı hale geldiğiydi. Küçükken anlamazdım gerçekten, nasıl sigara içebilirler ? Nasıl alkolle vücutlarını ve bedenlerini uyuştururlar sahi ? Bir insan kendine nasıl bu kötülüğü yapardı ? Şimdi anlıyorum, mutsuzluğunu öretecek herhangi bir şey

aynı ve başka - eski ve yeni.

      Aynı sokakta oturuyorduk, o biraz aşağıya doğru bense ona kıyasla daha yukarı kısma yakın. Yakındık ama bi' o kadar da uzak. Neyse işte, pekte önemi kalmadı.      Belki aynı anda evden çıkıyor, anahtarımızı aldık mı diye aynı anda ceplerimizi kontrol ediyorduk. Başka insanların yanına aynı yolları kullanıp gidiyorduk.     Aynı olan bi' çok şeyin sonucu başka kavramına çıkıyor, aynı olan vücutlarımız başka vücutların yanında var oluyor, aynı olan cümlelerimiz başka insanlara sarf ediliyordu neyse işte, pekte önemi kalmadı. Başka kavramını b' aşka  çeviremedikten sonra ...     Eski ve yeni gibi aslında aynı ve başka, eski alışılmıştır konfor alanıdır, mutlu olduğun ve bildiğindir, kötü de olsa senindir, sensindir. Yeni ise bana hep korkutucu gelmiştir, tedirginlik ve bilinmezliktir, huzursuzluk verebilir, korkutabilir, seni başarısız kılabilir daha nicesini buraya ekleyebilirim. Biraz düşünürsek bu 4 kavramın birbirinden çokta farklı da gelmiyor di mi kulağa ? Aynı, güv

küçüğüm, ben geldim.

  Merhaba küçüğüm , (yazının şarkısına tıklayarak gidebilirsiniz)   Benim, sen. Gelecek hakkında seninle konuşmaya geldim, biliyorum sıkılırsın belki de dikkatin dağılır ama dinle beni olur mu ?       Çok canını yakıcaklar küçüğüm, 7’den 70’e herkes yakıcak senin canını, herkes mutlaka bir kez üzücek seni. Kimisini affedebileceksin, kimisine bi ömür kırgın kalıcaksın.       İlerde seni kötü bilicekler küçüğüm, bırak öyle bilsinler. Ne düşündükleri umrunda olmasın, hep mutlu olacağın şeyler yap. Pişman da ol, pişman da et. Her şeyi yaşa ve yaşat benim güzel güçlü kızım. Ama her şeyin sonunda başını yastığa koyduğun zaman huzurunu hisset. Sev ama bağlanma küçüğüm, çok sev hatta sevmek çok güzel, mutlu et çevrendekileri, mutlulukları ile mutlu olmayı öğren. Eh ama ipin ucunu kaçırma unutma onları mutlu etmek senin görevin değil, şu dünyada benim gözümde en çok sen mutlu olmayı hakediyorsun.       Öğren, tek başına kalmayı öğren, bunu yüzüne söylesem küçücük gözlerin, kocaman gamzelerinle

Eyvah ! (?)

      Bu blogta ilk kelimelerimi yazarken 14 yaşındaydım, şimdi geldim 21'e, hatta inanır mısınız 22'ye merdiven dayamış bulunuyorum. Bi garip hissettim şimdi, burası mezarlık gibi olmuş. Biraz çicek ekip renklendirmeye geldim efeniim. İzninizle iki lafın belini kırmak isterim.     Bu süreçte ben fiziksel olarak çokta değişmedim ama ruhen oldu bi'şeyler; yıkımlar, restorasyonlar ve daha niceleri. Ama olduğum kişiyi şu an için seviyorum, emeği geçen herkese teşekkür ederim birer birer. Evet, sana da. Hatta en çok sana.     Soracaksınız (sormayacaksınız ) bu dönemde ne yaptın, ne ettin diye. Dans ettim bolca, yeni insanlar tanıdım sevdim, ihanet ettim (?), ihanete uğradım, intikam aldım, nefret ettim, hissizleştim de zamanla. Liseye başlayıp bitirip bi de utanmadan üniversite son sınıfa geldim, son dönemim mezun olucam, ehe yani umarım.     Aramızda kalsın (?) ama bu ara garip olaylar yaşıyorum. Herkesin tıpkı bi cadıyı taşlarcasına beni taşladığı bi dönemdeyim. Aslında özgür

hayat Mathilda gibi.

   ** Hayat Mathilda'nin annesi kadar merhametsiz, babası kadar duygusuz, küçük kardeşi kadar masum, ablası kadar fahişe. Hayat Lêon kadar sert, aynı zamanda sevgi dolu. Hayat Mathilda gibi **              Umrumda olmayan insanların beni üzme çabası beni gerçekten güldürüyor, siz bizimle uğraşırken ben size götümle gülüyorum.              Her neyse bu gün, bu gece bir konu yok. Sadece yazıyorum. Duygularıma uyuyorum, beynime değil.                 Korkmuyorum, sadece yıldım, evet en güzel yaşımda yıldım. Herkesin hayali 18 olup rahat olmakken benim hayalim hep 17'ydi. En güzel, en deli, en çıtır zamanım bu benim aslında. Ama bir şeyler eksik bazı duygular, bazı anlar, anılar. Hep eksik. En güzel yaşımda yarım kalmış ve sıkılmışl hissediyorum.               Bu duygu nasıl bir şey biliyor musunuz ?Yani onun yanındayken ona dokunamamak. Cennetin içinde kafese konulmak gibi. Aklına gelebilecek bütün güzellikler senin olabilecekken sen bir kafesin içerisinden sadece başka